13 Aralık 2014 Cumartesi

ben ve uçan atım

benimle uçan atım
yeleleri kanatlara dönüşür
beyaz siyah tüyleri
havaya göre renk değiştirir ve
dağları aşarız ve yıldırımları kasırgaları aşarız
uçan atımla
birlikte yapamayacağımız yoktur
imkansız bilmeyiz
her yere gideriz
ben ve uçan atım
birlikte bir olur
evrenin serüvenlerine katılırız
acıyı tatlıyı yaşarız
ulaşılamaz yer yoktur bizim için
gidilemez yer yoktur
yapılamaz şey yoktur bizim için
imkansız nedir bilmeyiz
ben ve uçan atım
gerçekliklerin arasında gezinir
zamanların geçişlerinde gezinir
zamanda geçmişte gelecekte şimdide var oluruz
gerçeği koklar
sevgiyi yoklar
bilinmeyenleri keşfederiz
yalanlardan nefretten kötülüklerden beraber kanatlanır uzaklaşırız
görünmeyenleri bilinmeyenleri keşfe dalarız uçan atımla
göklerde süzülür
yerin altına iner suların üzerinde dibinde yüzeriz
kuş olur balık olur insan olur ağaç çiçek oluruz
uçan atım ve ben
bir oluruz ve keşiflere yol alırız
hüznü de tadarız melankoliyi de huzuru da
yalnızlığı da
üzüntüyü de
mutluluğu da beraber tadarız
bazen yudum yudum
bazen kana kana içeriz
yaşamın sularından
sonra çağlayarak nehir olur vadilerin üzerinden akarız
kanallar yollar açarız imkansızlıkların imkana dönüşmesine destek oluruz
uçan atım ve ben
süzülür gideriz
bazen kaybolur bazen ortaya çıkarız
bazen görünürüz gösteririz bazen saklarız
koruruz
koşarız
yaşarız
doğarız
yeşeririz
çiçek açarız filizleniriz
coşarız bağırırız
severiz
ben ve uçan atım


karanlık savaşçısı

geceleri düşlerde de göklerde de yollarda da
çıkar karşıma nefretin öfkenin vahşetin zulümün pisliğin hançerleri
ve kılıcımla yumruğumla savaşırım
her biriyle teker teker
toplu geldiklerinde de
teker teker geldiklerinde de
aynen gerisin geriye giderler
onları sonsuza kadar karşıma çıkmayacak hale getiririm
gelir karanlıklar her gece her gece
hançerli kötülükler
ve her biriyle savaşırım
ve her birini bozguna uğratırım
öfkem yumruklarıma dönüşür ve üfleyerek rüzgara dönüşür
öfke rüzgarımla savururum hepsini
ateş çıkar ellerimden hepsini yakarım
sonra etrafı göz yaşlarımın sularıyla yıkar
sonra her yeri bereket topraklarıyla örterim
her gece
karanlık savaşçısı olur
gündüzleri gözlerimi huzurla açabilirim
böylece her sabah dünya biraz daha temiz uyanır
temizlenmiş olarak kötülükten pislikten bir gün boyunca biriken
gecelerin detoksifikasyoncusuyum
tüm gün dünyayı kirleten ruhların yaptıklarını dönüştürmekle uğraşırım
tüm gece düşlerde yerde gökte
kılıcımla yumruğumla rüzgarımla ateşimle
savaşırım
karanlık savaşçısıyım
ve sağım solum arkam önümde bana destek yok sanarken
onları fark ederim
yumruklarımın
ateşlerimin rüzgarlarımın neden güçlü olduğunu anlarım
ve asla yalnız bir savaşçı olmadığımı
çünkü karanlığın görünmez savaşçıları benimle birlikte savaşır
o yüzden bir yumruğum bin yumruğa bedeldir
bir ateşim ise yangınlara
bir üflemem dev dalgalara yol açan kasırgalara bedeldir
çünkü yalnız olmadığımı anlarım
görünmez savaşçılarımla
karanlık savaşçısıyım
her gece, güne hazırlarız dünyayı
uyanabilsin diye yine huzurla
ben ve görünmez ekibim
karanlık savaşçısıyız

5 Aralık 2014 Cuma

karanlıklar



karanlıklarda kalan ruhlar
çevirirse dünyayı
kaçırmak almak götürmek ister iyiyi ışığı sevgiyi
kıskançlıkların kötülüklerin merkezinde kalmış ruhlar acımasızca sürüklemek ister girdabına saflığı masumluğu iyi niyeti ve onurlu erdemli şerefli ve kudretli gücü,
yüzlere yansır kötülükler ki
ayırt edebilirim onları,
ne kadın erkek dinlemez karanlıklar herkesi alıp götürür...
kalbimi öyle bir sakladım derinlere,
hiçbir güç onu götüremiyor yanında...
paylaştığım evrenimde paylaşılamayan öyle nadide şeyler var ki,
ona hiçbir anahtar kilit link ulaşamıyor,
ve ona layık olabilecek kimse veya kimseler var ise
karanlıklardan kendini sıyırabilmiş,
onadır-onlaradır sunacığım sevgim,
hak etmiyor çünkü dönek ve kirli dünya sevgimi;
çünkü onu ya güce ya oyuna dönüştürmeye çalışıyor.
bencillikleri egoları çözümledim ki.
ve 'ben'  de demeyi de öğrendim artık 'biz' ile birlikte veya 'biz'siz
ve 'bana' demeyi de öğrendim;
çünkü 'ben'inizin hakkını vermedikçe,
ondan yararlanmak ister karanlık ruhlar ve
karanlıklarına sizi de sokmak isterler...
ve önce 'ben'inizle var olmadıkça,
karanlık ruhların zindanlarında kaybolabilirsiniz;
önce kendinizi 'ben'inizi var etmelisiniz ki;
ne karanlıklar ne de ego tuzakları ne de kendine güçlere ulaşmak için sizi alet edenler sizi kandıramazlar artık.
isteğim düşsün maskeler;
karanlıklar göstersin gerçek yüzlerini ki hepsini görüyorum artık,
kaba bakınca içini görmeyi öğrendim şeffaf olmasa dahi kap
ve kanmıyorum artık karanlıkları pislikleri örttüğünüz süslü hoş görselliklere.
pis yüzlüde gerçek iyi niyeti, "güzel" yüzlüde pis niyeti de görüyorum,
ve gerçek güzel yüzlüyü de anlıyorum ruhu güzelse...
alıp götürmek ister kötülükler şeytanlıklar tüm masumiyeti iyi niyeti ve kudreti yanında
ama bilmezler ki,
bir ışığın gücü, trilyonlarca karanlığa bedeldir.
bir küçük mum ile, tüm boşluğu kaplayan karanlık ruhların üzerine çağlayabilirsiniz.
geliyorlar üstüme karanlıklar ve kaçıyorlar benden gerisin geriye
çünkü gerçek kalkanım var artık
ve gerçeği gören ruhum.
hayat bana önce güvenmeyi ve sevmeyi öğretti ve sonsuz sevgimi paylaşmayı;
ama sonra gördüğüm sırttan bıçaklamaya çalışmalar bana savaşmam gerektiğini öğretti ve de güvenmemeyi; güvenimi de sonsuz sevgimi de ruhumun derinliklerinde gizli kutumda saklamayı öğretti...
çünkü savaşılan dünya burası; henüz sevmeyi bilememiş.
sevmeyi öğretmek bana mı kalmış?
hayır, sevgimi hak edene sunarım.
bu beni sevgisiz yapmaz; sevgi paylaşıldıkça büyüse de;
haketmeyene verilen sevgi büyümek yerine yakar her yeri ve küllerini savurur etrafa ve karanlıklara dönüşür her yer...
önce 'ben' ol, sonra herkes ol veya sevdiklerin ol
yoksa herkes paylaşmak ister seni doğumgünü pastası gibi veya oyuncakları olursun güç oyunlarının ve güç savaşlarının...
karanlıklar sarmış dünyayı
mum da olsam güneş de fark etmiyor, ışığımın gücü ne olursa olsun ruhumda;
kalkanım var artık ruhumda eskisinden daha güçlü bir kalkan.
maskeli balo dünyası burası, sahtelik dolu ;
maskeyi çıkarınca ise, ruhunuza ateş etmek isteyenlerle dolu.
barışı sevgiyi hoşgörüyü iyiyi öğrenemiyor bir türlü...
çok az sayıdayız çok az sayıda ruhu ışıklı sevgi'li olanlar çok az sayıdayız
ama 1 iyi bedeldir 100bin kötüye
ve doğru ve iyi ve gerçek ,
eninde sonunda kazanır
çünkü futbol da, film de, hikaye de son ana kadar şekil değiştirebilir,
ve korkutan karanlıklar;
beyaz ve rengarenk ışıltılara parıltılara dönüşebilir
kavganın nefretin  egonun ve anlamsız güç savaşlarının sesi çok çıkıyorsa da, o ses sahtedir.
gerçeğin sesi sonsuzdur ve asla kesilmez ki
karanlıklar da dönüşür eninde sonunda


1 Aralık 2014 Pazartesi

kurtuldum

kurtuldum
beni nasıl gördüğünüze odaklanmaktan
yargılarınıza önem vermekten kurtuldum
yanlış anlaşılmayı ve nasıl algılandığımı umursamak da yok kitabımda artık
kendimi anlatmaya veya ispat etmeye harcayacağım zamanlar kadar kaybedecek zamanım yok
gidiyorum yelkenlimle özgürce sürüyorum yelkenlimi rüzgarımla denizimle ezgimle ruhumla
ve ister takip edin ister yargılayın ister yanlış yorumlayın isterseniz algılayabilin anlayabilin
bunu önemseyecek ve buna önem verebilecek kadar kaybedecek zamanım ve an'ım yok;
kurtuldum bu yükten ve anlamsız zaman kaybından,
zaten beni algılayabilenlerle olurum ruhsal veya bilişsel dost
ve o kudrette bir şahıs olabilir sevgili eşim
gülüp geçin veya algılama kapasitesinde olamayın
bu beni enterese etmez;
çünkü sosyolojik kalıplardan da kurtuldum
ve bu tür magazinsel etiketlemelerden de
çünkü benim gibi ve beni algılayabilen insanlar da var
ve onlardan değilseniz üzgünüm,
kendimi size anlatmaya çalışacak kadar vaktim yok
kaybedecek zamanım yok
zamanımı daha değerli ve verimli ve üretken şeylere harcıyorum artık
ve böylece de harcanmış olmuyor zaten, anlamını bulmuş oluyor.
kurtuldum bu zaman kaybından ve bunun için de mutluyum.

özgur bakabilir misin


sana baktığımda bana bakarken
gördüm ki ayakkabılarımın markalarına da baktın,
giysilerimi inceledin, ve elimdeki telefonumun markasına ve arabamın markasına da baktın...
özgür düşünebilir misin,
hani diyelim uzaydan düşmüş olsan dünyaya da bana öyle bakıyormuş gibi olsan;
sadece estetik zevkinle değerlendirebilsen ayakkabılarımı da giysilerimi de
ve telefonumun markası da anlamsızlaşır ve hatta arabamın markasının bile anlamı kalmaz
daha da devam edeyim,
kullandığım sözcükler, terimler anlamını yitirir...
sadece hislerimi, niyetlerimi algılamaya başlardın o zaman...
deneyebilirsin özgür düşünmeyi.
erkek mı kadın mı çocuk mu genç mi yaşlı mı yetişkin mi olduğumdan da öteye gidebilirsin o zaman
ki geçici dünyasal estetik gözlükleri de dünyada öğrenilmiş kavramlar da olmaz gözlüklerin;
ruhu tanıyıp algılayınca ve hisleri,
cinsiyetin ve sosyo kültürel gerçekliklerin ötesine geçebilirsin...
yazılarımdaki şiirlerimdeki kelimelerin de ötesine geçebilirsin,
anlamda var olabilerek, niyette var olabilerek
yargılamadan ötede olan
sadece ortak anlamda buluşabilmek üzere...
özgür düşünebilir misin,
ırkın cinsiyetin kültürün ve benzeri dünyasal kategoilerin ötesine geçebilir misin
konuşma dilinin de ötesine...
insan olmanın bu olmadığını düşünüyorum;
zihninde oluşturulmuş ve sana dayatılmış kategori ve algı zincirlerinin ve dayatmalarının ötesine geçebilir misin
zaten onlara sahipsin, merak etme kaybetmezsin;
peki onlardan bir anlık vazgeçebilsen,
görüp duyup hissedip algılayabileceklerinin ne olduklarını merak etmiyor musun...
'insan' olmanın; bazı öğrenilmiş insani ortaklıkların ötesinde bir yerlerde olduğunu söylesem
acaba bi anlığına da olsa
özgür bakabilir misin

tonu ayarlamak ezgiyi bulmak

dünyanın dayattığı gerçekliklerin hepimizi sürüklemek istediği yerler var;
rüzgarda bile daha olasıdır erişmek kaderimizdeki vadilere;
ancak günümüzün kaotik gerçeklikleri, özünüzdeki kendinizdeki varlığınızdaki eşsizlikleri veya özellikleri ortaya çıkarıp kendi tonunuzu bulmanıza ezginizi bulmanıza engel gibi; yargılamalar, etiketlemeler ve belirlenmiş kategorilere dahil etmeye çalışamalar; sosya kültürel olarak da ruhsal olarak da karaktersel olarak da...
oysa ne nadide bir çiçeksiniz doğru suyunu doğru ışığını arayan ve doğru tonuyla ezgisiyle şakımak isteyen yeryüzünde de evrende de ve bu şansınızı değerlendirmek istersiniz dünyanızdaki bu yolculuğunuzda; ve dünyasal hiçbir gerçeklik bunu engelleyemez engellememeli;
6'lı 4'lü aynı bardak takımları gibi insanlığı birbirinin aynı yapmak isteyen hızlı ve kaotik gerçeklik dünyasında kaybolmanız işine gelir bazı kimselerin hani o bazı kimseler ki doğanın armonisindeki çok sesliliği de çok renkliliği de hazmedemezler ve doğaya da herşeye de hükmetmeye kalkarken ince ruhları zedeleyebilirler ve dünyanın yerkürenin ve üzerindeki insanların bulmaya çalıştıkları öz ezgilerine tek bir nota ile veya bir çizikle müdahale etmeye kalkabilirler...
ne olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun, hangi durumda ve gerçeklikte olursa olsun; eğer istersek kendi öz sesimizle şakımayı ve kendi öz bestemizle var olmayı; buna hiçbir güç engel olamaz; hatta aksine, isteyince akar sular size rüzgarlar da ve sizin için öter kuşlar da; yeter ki mahkum olmayın girdaba herkesi bir yere sürükleyen ve teslim olmayın sesinizi de renginizi de kısmaya çalışanlara ve rengarenk boya paletlerinde kendiniz için seçtiğiniz renkleri karalayanlara veya bestenizi oluştururken ona engel olmaya çalışanlara;
yeter ki isteyin tonunuzu ayarlamayı ve ezginizi bulmayı, o zaman kimse engel olamaz ve gerçeklikler sadece size destek olmaya ve yardım etmeye çalışırlar.... kaotik gürültüde bile var olabilirsiniz bu şekilde...
bir de not: başkasına öğüt de sevmem nasihat da; yazdıklarım kendimedir aynı zamanda.

kıskanmam ki

ne başkalarının kocalarını
ne başkalarının başarılarını
ne süslü şatafatlı giysileri, pabuçları, yaşamları
ne son model arabaları ne de antikalarını
kıskanmam ki

hayallerimin dallarına benim yerine konanları
kıskanmam ki
yeni dallar yaparım onun yerine her zaman yenilenen

sevdiğimin gözlerine benim yerime bakanları
kıskanmam ki
beklerim benim bakışıma hasret sevgilinin gözlerini onun yerine düşlerden gerçeğe dönecek olan gözlerini

kıskanmam ki
gitmek istediğim yerlere benden önce gidenleri
onun yerine beni bekleyen bana hasret yerleri keşfe dalarım

kıskanmam ki
en'leri
en çokları en iyileri en güzelleri en özelleri en en en enleri
bir de boy'lara bakarım derim onun yerine
terminolojiimde yer almadığı için en'ler artık
başka bir boyuttayım ki onun boy'undayım, uzun boyla bile erişelemeyen

kıskanamam kıskananmam ki
geçti benden öyle hisler artık ki hiçbir zaman da gerçekten var olamamıştı aslında
ve sınanmaya test edilmeye de gerek yok
zaman kaybı olur bu sadece
yeni boyutumda, böyle kavramlara yer yok ki

ve davet ederim sizleri de
kıskanma ve benzeri kavramların geçerliliğini yitirdiği yeni boyuta
oradaysanız da karşılaşırız zaten
yeni kavramların yaratılmasını bekleyen diyarlarda
geçerliliğini yitirdiğinde kıskançlık ve tüm türevleri de...

kıskanmam, kıskanamam ki
anladım çünkü anlamımı
ve anlamı
herkesin başka bir gerçeği olduğunu ve kendi ayakkabıları olduğunu
ki hepsinin eşsiz olduğunu
başkasının gerçekliğini kıskanmanın imkansız olduğunu bu anlamda
verilmişken bir hayat hikayesi yaratma şansı her birimize,
kıskanamayız ki


incinme

incittiler mi seni,
yapraklarını mı kopardılar
sözlerini çarpıtıp kuma mı gömdüler ifadelerini
duygularının ezgilerini mi susturdular
kaos dünyası ve hız dünyası götürdü mü ince duyarlılıklarını hislerini
götürürken geçmişi gelecek yanında
incittiler mi anılarını da
kopardılar mı yeni açan çiçeklerini taze dallarını filizlerini
çölde buzulda dağda yapayalnız mı kaldın
götürürken yeni dünya eski dünyayı yanında
sevgileri ilgileri umutları ince ruhları da mı götürdü yanında
sözler düşler dönüştü mü küllere

işte o zaman düşün ki küller de düşer topraklara
ki o topraklar
daha neler doğurmuştur
yeniden doğurur umutlarını, sevgilerini
ki o topraklar yeşertir solanları
ki o topraklar umuttur yeniden yaşama, yeni tomurcuklara

kavgaya gerek yok ki
korkuya gerek yok ki
incinsen de incinmez bir yanın
ve o yanına dokunup
o yanına ulaştığında
incinemeyen yanına
tüm götürdüklerinin orada olduğunu göreceksin