12 Haziran 2014 Perşembe

Annemle sohbetimizden 5

annemle paylaştım bugün blog yazmaya başladığımı, daha önce de bahsetsem de, tam duymamış olacak ki, yine anlattım ve daha çok da kendim için hazırladığımı söyledim. yani, sanki hatıra defteri tutmak gibi düşün anne, dedim. üzerine fotolarını yazılarını eklediğin, ve müzikler şarkılar şarkı sözleri resimler fotolar alıntılar, paylaşımlar da... bunu sadece internet üzerinde tutuyorum farkı o sadece, dedim. peki, dedi annem, çok özelini yazıyor musun o zaman. dedim, yok çok özel de yazamıyorum tabii, ama yine de bir tür kendimi ifade edebiliyorum da, ama, sonra kariyere tekrar başlarsam, kaldığım yerden olmasa da, farklı bir alanda sektörde pozisyonda görevde vb. ne olursa olsun, bloguma bakılır ve ne düşünülür diye düşünürsem dedim, bizim Pınar Hanım, internette neleer neler paylaşmış bak bakalım demezler mi, adımla blog yazdığım için de çok aleni oldu... ama diye devam ettim; bu internet çağında, artık herkes internet kimliklerine de alışık. yani, gündüz tüm gün çalışan hele ciddi ciddi işlerde çalışan kişilerin çoğu bile akşamları internetin başına geçtikleri zaman, internet kimliklerine bürünebiliyorlar, her zaman kendi isimlerini de vermeyebiliyolar; hani, bizim zamanımızdaki süperman kahramanının yaptığı gibi, dedim. Clark Kent gündüzleri sıkıcı sıradan gözlüklü bir gazeteciydi, ama geceleri süperman olduğunda, bambaşka biri olurdu ve kahramanlıklar yapar herkesin hayatını kurtarırdı... şimdi herkes hayat kurtarıyor anlamında demiyorum, ama internet sayesinde, sıkıcı sıradan monoton hatta çoğu zaman yıprandığımız didindiğimiz uğraşıp durduğumuz günlük yaşam serüveni, internet başına geçtiğimiz zaman değişip tekrar kendimizin kahramanı olabiliyoruz, yaşamak istediğimiz dünyayı yaşayabiliyoruz. sanal dünya aslında bize bir anlamda, eşitsizlik dolu ve kısıtlı kalıplı dünyamızda bir kaçamak yapıp ara ara hayal dünyamızı zenginleştirip özgürce kendimizi ifade edebilmemize de neden olması bakımından da iyi oldu bir bakıma. bu yüzden, twitterlar facebooklar bloglarda yazıların resimlerin müziklerin fikirlerin uçuştuğu günümüzde, iş kariyer başarımız kimliğimiz vb. ile, özgür beynimizle yaptığımız üretimlerimizin karşılaştırılıp yargıya varılması artık çok abes bir durum oluyor. sınırsız sonsuz internet ve sınırsız sonsuz paylaşımlar üretimler; binbir kuralla yargıyla önyargıyla sınırların çizilip çerçeve içine alındığı hapsedildiğimiz dünyamızda, herkes için her yaştaki insan için ve her kültürden ülkeden insan için belki de bilişsel-sosyal-ruhsal tatminsizliklerle dolu bilinç için bir tür okyanusa açılan kapı oldu - isteyenin gemi ile bir dolu insanla gezdiği, kiminin yelkenliyle tek başına ya da çift başına açıldığı, kimininse bir kürek takımı ile açıldığı, ama kimsenin Titanik gibi batma riskinin olmadığı -. kilit vurabilirler hayatta fikrinize, sözünüze, duygunuza, ruhunuza; ama lütfen kimsenin ama kimsenin internette bari duygularınıza, fikirlerinize, paylaşımlarınıza kilit vurmaya çalışmasına, onları sansürlemeye çalışmasına, ya da sizden çıkmasını engellemesine izin vermeyin! bu dünya eğer böyle bozuk düzenle gidecekse; eşitsiz adaletsiz kısıtlı baskılı kalıplı sınırlı engelli.... bari bıraksınlar, internette istediğimiz kişiler olabilelim, istediğimizi söyleyebilelim, paylaşabilelim. zaten, isteyen istediği kanalı zap yapabildiği izlemeyebildiği gibi, internette de istedemedikleri paylaşımlara da gözlerini ya da kulaklarını kapatabilir. ancak, sadece benim istediğimi söylemiyorsun, benim hoşuma gitmediği gibi ifade ediyorsun, şununu bununu beğenmedim diye tümden sansür, tümden engellemeler; bu kısıtlı engelli dünyada, bir bariyer daha oluyor. bırakın insanlar internette bari kendilerinin kahramanları olabilsinler; filmlerde izledikleri fantastik filmleri ya da hayranlık duydukları kahramanları ya da hayali kişilikleri pasif olarak sadece izleyerek 3-4 saatle yaşamasınlar, kendi dünyalarını özgürce yaratabilsinler ve herkes birbirinin dünyasını paylaşmakta özgür olsun. ekonomide "bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler" sözü yüzlerce yıldır uygulamada, ama nedense iş, "bırakın söylesinler, bırakın kendilerini ifade etsinler" demeye gelince, aynı bakış açısı kuma gömülüyor, kulaklar tıkanıyor. açık fikirliliği; özgürce giyinmek, cinsel özgürlük, ekonomik özgürlük, vb vb vb olarak görenler sadece; kafataslarında taşıdıkları ama pek kurcalamdıkları beyinlerinin çiplerini açmaya ve özgürce düşünüp bakabilmeye gelince iş, açık fikirliliği çöpe atabiliyorlar.

not: sohbetlerimden notlar derken, bahsettiklerim, annemle sohbetimiz sırasında, bende fikir tohumu olan konuşmanın, sonradan yazarak burada geliştirmemdir. bunlar, annemin fikirleri değildir. kimsenin iznini almadan, özel sohbetteki konuşmalarını paylaşmak istemem. sohbetlerimden notlar derken de, bunu kastettim. fikri kendim kendi kendime düşünürken oluşturmadığım için de, kiminle sohbet ederken fikrin tohumunun oluştuğunu da söylüyorum çünkü biriyle konuşma halinde bir fikir çıkarsa, onun sinerjiden etkileneceğini düşünüyorum. düşünce de bilinçaltı ve kollektif bilinç sinerjisinden etkilenir muhakkak, ancak yine de en azından konuşurken sinerji kaynağı olan özneleri bilebildiğim durumlarda, bunları 'sohbetlerimden notlar' başlıkları altında toplamayı sürdüreceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder