9 Haziran 2014 Pazartesi

kira kontratı

senin değil;
emeğinle çalışıp kazandığınm milyonlar bilyonlar
kafanı koyup huzurla uyuduğun yatağın
dönüm dönüm arazilerin
altınların mücevherlerin
çocukların kedilerin köpeklerin çiçeklerin
sevdiklerin sevmediklerin.
bu dünya
senin değil
burası kiralık.
bu dünyaya kiralık geldik,
satın almadık dünyayı.
hisselerini bıraksan da milyon soyuna
genlerini bıraksan da
ya da sansan da dünya benim
bu dünyaya yaptığımız kısa bir gezinti sadece
sana gelse de bir ömür.
100 yıl da olsa yaşam,
ışık hızında ya da evren hızında
bir rüya uzunluğunda belki de.
ve binbir şey sığdırdığın hayatına maddi manevi
binbir eğlence serüven
geride kalır sen gidince bu dünyadan.
gözünü açınca geldiğinde dünyaya
kira kontratı başladı
ve sen gözünü kapattığında da son kez, kontrat bitecek.
ve tekrar açtığında başka bir bedende
ya da farklı bir gerçeklikte,
yanında getirdiklerin bu dünyadan;
ne hisseler ne de kısadan hisseler olacak,
çırılçıplak geldiğin gibi gideceksin.
bu dünyadan ne mi götüreceksin yanında?
ne bırakırsan bırak arkanda,
ve kim ne kadar anacak olursa olsun seni arkandan;
sadece deneyimlerini götüreceksin yanında.
ama herkes deneyimler ki her an,
yoo, o deneyimlerden ne öğrendiğin,
ne kadar geliştiğin,
deneyimleyen ruhuna ne kattığın,
onu götüreceksin yanında işte.
o yüzden;
'deneyimle deneyimlediğin kadar çok' lafı o kadar da önemli değil aslında,
eğer ruh ondan hiçbir anlam çıkaramazsa.
her ruh bu dünyaya gelen,
anlamını anlamalı serüveninin.
kontrat bitince, son kez göz kapanınca,
ya dünya ağlar senin için
ya da gezegen
ya da doğa, gidiyorsun diye
ya da hiçkimse göz yaşı sökmez.
belki bırakmışsındır arkandakilere servet
ya da sadece bir hırka.
belki katkılarla gitmişsindir dünyadan,
belki de yaptığın zararlarla;
bunlar da karmandır senin elbette,
ama ya kendine ya çevrene ya dünyaya
verdiğin katkılar ya da zararlar
ne olursa olsun,
bu seni nasıl dönüştürdü, bu da önemlidir.
çıplak gelip çıplak gittiğin yerden,
evren için bir rüya sürelik bu ömürden
senin neydi son sözün,
nasıl bir ruhtan nasıl bir ruha dönüştüğün;
işte o senin götüreceğin yanında
ve işte o, mezar taşına yazdıracağın.

                                             ----
                                 x, hırs kurbanıydı kontratı başladığında, artık hırsından özgürleşebilmiş bir ruh olarak kontratı bitti dünya ile
                                 x, kıskançlık kurbanıydı kontratı başladığında, artık kıskançlığından özgürleşmiş bir ruh olarak kontratı bitti dünya ile
                                 x, anlık arzularının heyecanlarının kurbanıydı kontratı başladığında, artık anlık heyecanlarına yenilmekten özgürleşmiş bir ruh olarak kontratı bitti dünya ile
                                 x, güvensizliğin kurbanıydı kontratı başladığında, artık güvensizliğinden özgürleşmiş bir ruh olarak kontratı bitti dünya ile
                                            ----

benim, bugün ölsem, kendim için yazdıracağım şu mezar taşıma, bu anlamda; ama tabii ki, mutlaka değişecektir ben yaşadıkça, daha da aşmam gerekenler olacaktır:
                                   "hayallerle doğdu ve hayallerde yaşadı hep; geleceği mutluluğu hep gelecekte ve hayallerde aradı; ama artık, an'ının kıymetini bilen ve her andan ve hayatının her aşamasından mutluluk duyabilecek şükredebilecek bir ruh olarak kontratı bitti dünya ile" :)

                                          ----

eski senelerde, ve bu yıl içinde ölümle ilgili okuduğum bir kitapta da yazar (Peter Kostenbaum), mezar taşınızı yazın şimdiden, o size yaşamın değerini anlatır, diyordu. benim yazdığımla aynı değil demek istediği tam, ama aklıma da geldi o kitap şimdi mezar taşı sözünden, kitaplığımdan alıp kitabın adını da eklerim buraya bir ara.

herkese uzun sağlıklı mutlu bir yaşam dilerim; yaşamı paylaştığımız diğer'lerine de yaşam hakkı tanıyarak ve bu dünyada, tek başına bir adada olmadığımızı da unutmayarak...
sevgiyle,
f.p.z.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder