14 Haziran 2014 Cumartesi

biz çocukken, ergenken, çok gençken ... 80'ler 90'lar...

buraya zaman zaman bizim zamanlardan paylaşımlarda bulunacağım. 1978 doğum yılıma göre 80'ler 90'lar, sizin için hangi yıllar oluyorsa artık; doğmamış olabilirsiniz o yıllarda, veya çocuk genç olabilirsiniz, ya da yetişkin...

zaman zaman 'bizim zamanlar' diye eklemeler yapmaya devam edicem, şimdilik, ekleyeceklerim:

Antalya'da doğdum, 21 nisan 1978'de, saat kuşluk saatleri 10.45-11.15 arasıymış. ve Klüp caddesindeydi oturduğumuz apartman, şimdi adı değişti caddenin galiba, Talya Oteli vardır Antalya'da, işte ona yakındı apartman, Antalyaspor'un Stadyumu vardı hemen karşı çaprazımızda ve Antalya'nın o zamanki en meşhur parklarından Karaalioğlu parkı vardı bitişiğinde. Stadyumun yanında hala da durur muhakkak o park, ama Stadyum kullanılmıyor galiba artık. çocukluğum ergenliğim o semtte geçti, yazları saymazsak. Annem fen-kimya öğretmeni, babam dişhekimi olarak çalışıyordu ve türlü türlü de sosyal kültürel görevlerdelerdi. benden 4 yaş büyük ablam vardı bir de.

çocuklukta, ta 3-4 yaşlarında sokakta oynamaya başladım taa ilkokulun belli bir dönemine kadar, apartmanların arasındaki otoparklarda oynardık gündüzleri arabalar gidince bize kalırdı yer. saklambaç, yedi kiremit, yakan top, bi de topu havalara atıp kim tutacak öyle bir oyun vardı adını unuttum. Tanrım, ne zevkliydi ne zevkliydi... çok küçükken de evde tek başıma lego oynamayı severdim, ve evdeki zeka oyunlarını çözmeyi. bi de rulet, milyoner gibi gruplu oyunlar vardı. solotest oyununu severdim. doğum günleri arkadaş toplantılarında dans yarışmaları yapardık ilkokulda. ilkokulda tenefüslerde yine ip atlama, aç kapıyı bezirgan başı, aliler valiler, beş taş ve binbir oyun oynardık.

5 yaşımda Antalya Koleji yuvasına gittim, Aslı ile Arzu kardeşler yakın arkadaşımdı yuvada, o zamanlar yuva deniyordu, şimdi kreş mi ne deniyor. Öğretmenimizi çok severdim. Bir de orada görevli bir teyze vardı Hademeydi sanırım, onu da çok severdim. Annem çalıştığı için yuvaya vermişti beni. Beyaz bir kışlık paltom vardı kırmızı kırmızı düğmeleri vardı, çok severdim onu da, o yıllarda onu giydiğimi hatılarım kışları. Servisle gider gelirdik yuvaya. ilk okul tecrübem oydu. İngilizce şarkı öğrenmiştim, "lazy Mary will you get up, will you, will you, will you get up, lazy Mary will you get up, will you get up today. yes yes mommy I will get up, I will, I will, I will get up, yes yes mommy I will get up I will get up today. no no mommy I won't get up I won't I won't I won't get up no no mommy I won't get up I won't get up today" diye bi şarkı, melodisini hala hatırlarım. orada öğlen uykusu da vardı, yemek de, şarkı oyun da.

6 yaşında Dumlupınar İlkokulu anaokuluna gittim. o zamanlar ilkokullara 7 yaşında başlanırdı. kırmızı önlük giyerdik. ablam da o okuldaydı ve Dumlupınar'dan mezun oldu. doğumgünlerimizi anaokulundayken okulda kutlardık. anaokul arkadaşlarımın bazıları, taa lise ve üniversitenin başlarına kadar bile beraber olduğum kontağımı sürdürdüklerimdi. Gülgün, neredeyse doğduğumdan beri arkadaşımdı çünkü aynı apartmandaydık doğduğumuzda ve aynı yılda 1978de doğduk, o 31 Ocak'da doğmuştu. en iyi kankamdı. anaokulunda Ali, Fatoş, Duygu, Filiz, Mucip, Gözde, ... ve bir sürü arkadaşım vardı. çok sevdim okulu, hep resim, oyun, eğlence, arada dersimsi şeyler de vardı galiba. ilkokula kadar yazları tatillerde gittiğimiz yazlıklardan arkadaşlarım da vardı; Ilgın, Başak, Açelya,...; ve annemle babamın çevresinden dostlarının arkadaşlarının çocukları arkadaşımdı. mahalle arkadaşları vardı, çoğu bizim apartmandan ve yan apartmandan. bir de sevdiğim akrabalarımdan arkadaşlarım vardı; benim yaşlarımda kuzenlerim örneğin. sonraları, benden sonra doğan kuzenlerim de arkadaşım oldu.

7 yaşında, ilkokula da Dumlupınar İlkokulunda başladım, anaokulu arkadaşlarımın çoğuyla da aynı sınıftaydık. Öğretmenimiz Perihan Aral'dı. çook severdim onu. o zamanlarda ilkokul 5 yıldı. 7 yaşında başlar, 12de mezun olunurdu. sınıf o kadar kalabalıktı ki, ve çok kozmopolitti. o zamanlar Türkiyede özel okul fazla değildi, olsa da, devlet okullarında da çok iyi öğretmen bulunurdu. bir sıraya üç kişi falan otururduk. sınıfımızda her gelir kültür grubundan arkadaş vardı. ama en samimi olduklarım; kankam Gülgün, Fatoş, Duygu, Filiz, Ali, Gözde, Bilge, Özge, Hande, Orkun, .... daha vardı birsürü. Antalya Dumlupınar ilkokulundayken 1. ya da 2. sınıfta mandolin kursuna giderdik okula, Gülgün kankam da vardı. Bir de bale kursuna gitmiştik, İkizler Bale Kursu kankam Gülgünle yine. 1 sene gittik, sonra korkumuzdan bıraktık çünkü birisinden, bir kız bacak açma hareketinde bacaklarını birbirinden ayırmış kırmış mı ne diye duyduk, ikimiz de birbirimizi fişekledik ve baleyi bıraktık. Org derslerine de başlamıştım sanırsam ilkokul 3. sınıfta. Öğretmenim Celal Akbulut diye bir müzik öğretmeniydi. bizim eve gelirdi derse, ablamla birlikte ders alırdık. org metodundan parçalar öğretirdi. Bir de Fatoş Gülgün ben ve birkaç arkadaşım resim kursuna da giderdik. Yaptığım bir resim Antalya'da ilkokullar arası yarışmada 1.olmuştu, ben birinci sınıftayken. bir pazar yeri resmiydi, bir sürü insan, renk renk bir resimdi. ben yapmıştım ama resim kursundaki öğretmenim de rehberlik etmişti sanırsam. Dumlupınar'a giderken, Gülgün, Gülgün'ün ablası Edibe, ben Pınar (o zaman ismimde Feride yoktu, Feride anneannemin ismidir ve 18-19 yaşlarımda, kendi isteğimle, mahkeme kararıyla eklettik Feride ismini) ve ablam Pelin (o zaman ismi Pelin'di, şimdi Pelinsu oldu) beraber yürüyerek gider gelirdik okula çünkü çok yakındı. Öğretmeniz Perihan Aral'a, Antalya Koleji İlkokulundan teklif gelmişti, ve oraya geçiş yaptı biz 4.sınıftayken. sınıftan bir grup arkadaş da koleje geçtik o yüzden. Antalya Koleji İlkokul kısmı 4. ve 5. sınıfı orada okudum, Dumlupınar İlkokulu'ndan geçen bir sürü arkadaşla beraber. ama üzülmüştüm yine ayrılıktan. kolejde İngilizce derslerimiz vardı, sınıflarda iki kişi oturuyorduk, ve çok daha az kişi vardı sınıfta eskisine oranla. sevdiğim arkadaşlarımın çoğu geçtiği için çok üzülmedim yine de. İngilizce öğretmenimiz Sibel Kamalı'yı çok severdik. Müzik öğretmenimiz Levent Aytı asık suratlı bi adamdı ama yetenekliydi. Korodaydım ve Çoksesli Müzik koromuz vardı. Tiritiritirinam tiritirinamnam tiritirinam.... Zekiye'nin saçları tritrinam, dökülüyor boynuna tritrinam, tritritrinam... diye giden bir şarkıyı söyletmişti Levent Aytı, çok sesli de harika durmuştu. Önce  bir grup girer, şarkının biraz ilerlemesiyle diğer grup ve sonra diğer grup... öyle bişiler. Çocuklukta, spor benim için koşturup durmalı oyunlar, denizde yüzmek, bisiklete binmek, gibiydi. ilkokulda profesyenelce sporla uğraşmadım. ama oyunlarda o kadar koştururduk ki, spordan çok yorardı inanın.

Anadolu Lisesi sınavları olurdu o zaman, şehrin neredeyse en zeki öğrencilerinin toplandığı okul Antalya Anadolu Lisesi'ydi (AAL) o zamanlar. Ablam da kazanmıştı ve orada okuyordu. Çalışkandı o, zekasının yanında. ama ben zekiydim ama genelde aklım oyundaydı, resim yapmaktaydı, org çalmak şarkı söylemek dans etmek. öğrenmeye özel bir tutkum yoktu. çizgi film, dizi, film de severdim, TV'ye de düşkündüm. ama ilkokul zor olmadığı için tabii, zekamla yapabiliyordum çok çalışmadan ve hep 5 üstünden 5 alabiliyordum. ama Anadolu Lisesi sınavı korkuttu beni, çünkü o ana kadar hep zekamla yapıyordum ve derste çok iyi dinlememle ve azıcık çalışma. ama AALyi kazananlar, hep çok çalışkan olanlardı sadece zeki olanlar değildi. Perihan Aral'ın çok iyi öğretmenliği, ve son sene gittiğim ÖzBilgi dershanesinin, ve Bayram Bey adlı bir Matematik Öğretmeninden aldığım özel dersin ve annemin de beni zorla ders çalıştırmasıyla, Antalya Anadolu Lisesini kazanabilmiştim. Öğretmenimiz o kadar iyiydi, ve sınıf arkadaşlarım da o kadar parlak zeki ve çalışkandı ki, bizim sınıfın neredeyse yarısı da AAL'yi kazanmıştı. ve kankam Gülgün de kazanmıştı. birkaç çok sevdiğim arkadaşımın kazanamamasına çok üzülmüştüm. 150 kişi alınıyorsa yanlış hatırlamıyorsam, ben 50'lerde bir yerlerde kazandım diye hatırlıyorum. AAL'ye kadar, miniklik ve çocukluk dönemimde; en sevdiğim, dans etmek, şarkı söylemek, resim yapmak, oyun oynamaktı. dersleri de severdim ama benim için hayat hep dışardaydı aslında, ders dışında, ya da kabiliyet derslerinde.beden dersinden nefret etmemin tek sebebi, zorla attırdıkları taklaydı. ne olacak takla atınca anlamam, çocuğa basket voleybol öğretsene. fobimdi boynumu kıracam diye. tahtanın üzerinde ters düz binbir takla attırırlardı, hatta ortaokulda bile sürdü. AAL, hazırlıkla beraber ortaokul lise birlikte toplam 7 sene süren bir okuldu. ilkokuldan farkı, spor çok hayatımdaydı ortaokul lisede, ve piyano çalmayı öğrendim ve devam ettirdim, Besim Akkuş diye harika bir müzik öğretmeninden özel dersler aldık, önce org 1 sene ablamla ve sonra 1 sene ablamla Piyano; ablam Üniversiteye gittiği için ben piyano derslerine tek başıma devam ettim. En sevdiğim Chopin ve Brahms'ın eserleriydi. Klasik müziğe ilgim de piyanoyla başladı; o yüzden hala piyano ağırlıklı eserler benim için daha özeldir... voleybol takımında lisanslı oynadım - genelde yedekte oynasam da-, çok yüzdüm, bisiklete bindim, tenis öğrendim ve oynadım, koştum,... ve hep arkadaşlarla. ortaokulda ordu gibi kalabalık grubumuz vardı, lisede de sürdü. ilkokuldan beri arkadaş olduklarımın yanı sıra, yepyeni arkadaşlarım da olmuştu; Işıl, Elif de Fatoşla Gülgün gibi en samimi arkadaşlarımdandı. Işıl'ı ben, Fatoş ve Gülgün'le tanıştırmıştım; Elif'i de Fatoş bizimle tanıştırmıştı. sevdiğim daha bir sürü erkek kız arkadaşlarımız vardı; hem okuldan hem yazlıklardan, ya da arkadaşın arkadaşından falan... şimdiki facebook o zamanlar yoktu tabii, ama dostluk arkadaşlık daha sahiciydi.

ilkokulda, fenomenlerim; Sezen Aksu, Madonna, Michael Jackson falandı... Ortaokul Lisede de her ay düzenli Blue Jean dergisi alırdım. Posterlerini sticker'larını her bir yere yapıştırırdım. Rock fenomenlerim Guns'n Roses, Bon Jovi'ydi, Queen'di. ve şimdi mp3'lerimin nostalji bölümüne baksam, bulacağım bir sürü grup. Türkçe Pop müziğin altın dönemleriydi. Kayahan , Nilüfer... Sezen Aksu'nun vokalisti diye çıkış yapan Sertab Erener, Levent Yüksel albümlerini de ezbere bilirdim, Sezen Aksu'nunkiler kadar. Yeni Türkü Yeşilmişik albümünü severdim. ve bir sürü harika Türkçe şarkı, yabancı şarkı. Eurovision şarkı yarışmaları çocukluğumdan beri favorimizdi, ve Oscar törenleri de sonradan favorimiz oldu. ortaokul lise döneminde çok sinemaya giderdik, TV'de film alternatifi olmadığı için. sonra, film müzik favorilerimi, 'bizim zamanlar' kategorisi altında zaman zaman eklicem.

bugün ve geçmişle en belirgin fark, moda çok değildi; bize de jean'ler giyerdik, bu kadar fazla markalar yoktu ama yine de zevkli giyinirdik, bazen marka bazen değil. en bilinen marka o zamanlar United Colors of Benetton'du. Beymen'den Vakko'dan giyinen sosyete vardı, ben yanına yaklaşmadım. Benetton'dan vardı bişilerim. Limon, Polo, diye markaları da severdim, ordan da vardı bişilerim. Kotta Levis fenomendi. Çocukkenki LeeCooper'ın pabucunu dama atmıştı. Ama sonra Loft diye bi marka da çıktı. ama baya sürdü Levis'in da modası. markasız kotlar da alırdım Levis yanında. hatta çocukken bi ara şimdiki dar jeanlerin yine modası vardı. neonlu renklerin de moda olduğu olmuştu.

bugün ve geçmişle en belirgin fark teknolojiydi; fotoğraf, video kamera olsa da. VHS Beta kasetli hantal videolar baya sürdü. TV'de uzun süre tek kanallı TRT1 vardı biz çocukken, sonra TRT2sini çıkardı. sonra da TRT3 ve TRT4. Star ilk özel kanaldı. sonra Show TV ve diğerleri izledi. çocukken ve lisede cep telefonu ve internet yoktu. ben üniversitedeyken, Türkiye'ye cep telefonu ve Internet'in yeni geldiği zamanlardı. Bilgisayar ben lisedeyken kullanılmazdı, üniversitede bilgisayar öğrendim. ilkokulda lisede internet de olmadığı için; kitap dergi gazete ansiklobedi yaygındı bilgi açısından ve okumak anlamında. müzik setleri vardı koca koca ya da mini, kasetler vardı, CD'ler de sonra çıktı. walkman dinlerdik içine kaset takıp. neredee dijital ipodlar telefonlar fotoğraf makineleri kamerlar, ohoo yoktu biz çocukken ve lisede.

çocukluk ergenlikte lisede sevdiğimiz diziler; Charles iş başında, Altın Kızlar, Cosby Ailesi, Kuzen Larry, Evimiz Hollywood'da falandı. Türk dizilerinden Bizimkiler'i severdim. Arkadaşlarım Süper Baba'yı severdi, onu pek izlemezdim, neden hatırlamıyorum herhalde tek kanallı döneme denk gelmemişti. Bir de bi ara ben ilkokulda ve ilkokulu bitirdikten sonra mı ne, Brezilya Dizileri modaydı. Marianna'yı severdik. Bi de Amerika'nın bize kakaladığı her gün süren bir Yalan Rüzgarı diye dizi vardı ki (Young and Restless) bıktırsa da izlerdim onu yaaa. Ama Hayat Ağacı dizisini çok severdik, o bıktırmazdı ve heyecanlıydı. Brezilya Dizileri ve Amerika'nın kakaladığı bazı arkası yarınlı abuk dizilerden farklıydı. Türk filmlerini de severdik, ama çocukken daha çok; Kemal Sunal serileri, Şener Şen fenomen filmleri, meşhuur Türkan Şoray Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır, Tarık Akan, filmleri... Hababam sınıfları, Metin Akpınar-Zeki Alasya... çocukken sevdiğimiz çizgi filmler; Şirinler, Taş Devri, Tom ve Jerry, Red Kit, falandı... Superman kahramanımdı. He-man diye bir çizgi film vardı. ve Japon Çizgi filmleri olağanüstüydü. ama tabii şimdiki yok bilmem kaç boyutlu animasyonlu binbir teknikli süper çocuk-yetişkin çizgi filmleri animasyın filmleri kadar olmasa da idare ederdi. Susam Sokağı diye bi program vardı, ben büyümüştüm o varken, yine de izlerdim abuk sabuk programlarını bile. çocukluk-ergenlik-gençlik favori fimlere müziklere programlara, zaman zaman 'bizim zamanlar' başlığı altında eklemeye devam edicem, şimdilik bu kadar.

biz çocukken falan da pizzacıya hamburgeciye giderik (artık çok şükür yemiyorum, GAPS bağırsak diyetindeyim bir ömür boyu sürecek) gezerdik tozardık; ama şimdiki kadar hazır gıda, ve binbir fastfood restoranı o zamanlar yoktu. McDonalds bir tane ilk kez Antalya'ya Atatürk Caddesine ben Lise1'deyken mi ne açılmıştı. çok güzel restoranlar, kafeler vardı ben lisede ilkokuldayken de Antalya'da; ama böyle Starbucks zincirleri, fastfood zincileri gibi zincirler daha yoktu. pasajlar vardı ama AVM'ler de yoktu.

1978'den 1996 yazına kadar hep Antalya'daydı hayat benim için, sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünü kazandım ve hayat İstanbul'da devam etti. Hayatımın ilk 18 yılı Antalya ağırlıklı ve ikinci 18 yılı İstanbul ağırlıklıdır; arada tatiller dışında, ve 2009 Ağustos sonu-2011 Aralık sonu arası ve sonra birkaç gidiş daha  ABD'de Virginia Eyaletinde Norfolk şehrinde bir aram var İstanbul'a (doktora eğitimi için gitmiştim ama sağlık sorunlarım nedeniyle bırakmak zorunda kaldım, net ABD'de kalışım 2 yıl 1 hafta oluyor). Burada bahsettiğim 'bizim zamanlar' Antalya ağırlıklı geçmişimdendi. internetin cep telefonunun teknolojinin Türkiye'de ivme yaptığı 1996 sonrasındaki 90'lı yıllara da sonra başka yazılarda değinirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder