6 Haziran 2014 Cuma

Hayatımın en büyük macerası

yıl 2011 Aralık'ının sonları, ABD'nin Virginia eyaletinin Norfolk şehrindeyim, doktora eğitimimin 2,5 yılını tamamlamışım, annem de benim için gelmişti yanıma sağlık nedenlerinden ötürü ve beraber dönecektik kış tatili için, ancak planlarımda yine sağlık nedenlerinden ötürü son anda bir değişiklik oldu ve Türkiye'ye kesin dönüş yapmam gerekti. O yüzden Walter'ı da yanımda götürmem gerekti çünkü bırakacak kimseyi bulamadım tekrar dönüp evdeki eşyaları satıp bir kısmını depoya yerleştirmek için birkaç hafta sonra geri döneceğim vakte kadar. ve Walter'ı götürmek de sandığımız kadar kolay olmayacaktı. Norfolk-NY arası uçak hayvan kabul etmediğini söyledi, uçaklar küçükmüş sanırım ya da başka detaylar, hatırlayamıyorum. NY'a kadar otobüse binsek, otobüsler de kabul etmedi kedi. Tek çaremiz kalmıştı araba kiralamak. Şehirlerarası yollarda, özellikle de highway'lerde kendime güvenemediğimden, annem kullanacaktı. Annem de hayatında Norfolk ve birkaç civar yer dışında ABD'de araba kullanmamıştı. Neyse, annemin şoförlüğüne güveniyordum, bu pek sorun diildi o kadar. Ama gitmemize birkaç gün kala, öğrendik ki yurt dışına evcil hayvan çıkarmak baya sorunmuş, bilirsiniz, ABD'de kuralların prosedürlerin sonu yoktur çoğu açıdan. Walter'ı yakınlardaki bir veterinere götürdüğümüzde öğrendik tüm prosedürü, neyse Richmond eyaletinden onaylar gerekiyormuş, bu veterinerden aldığımız evrakları götürüp. Ertesi gün adresi öğrendik arabaya atlayıp, ama benim araba da eski model bir Mercedes olsa da aldanmayın, o kadar sorun çıkardı ki bana, ve yolda kalmamamız an meselesi, adresi i-phone'umun GPSi ile bulduk Richmond'da, ama adresi bulmamız da macera, benim yukarı kadar çıkıp onayı almam da, eğer işler yolunda gitmeseymiş birkaç dakikalık bile, onay aldığım merkez kapanacakmış Christmas tatilinden dolayı. neyse bunu sıyırdık. Ertesi gün de yola çıktık kiraladığımız arabayla, güzergah; Norfolk-NY arası. Sabah uyandık ama çok çok erken uyanmamız gerekirken, biz onu da yapmadık, rahatlığa bakar mısınız, sanki Antalya İstanbul arası gidiyoruz... Neyse, güzergahı Google map'den çıktı aldım, bi de iphone GPS'ine güveniyorum, çıktık yola, annem kullanıyor, ben yanında co-pilot elimde haritalarla ve arkada, kutusunda (orada kennel deniyor) Walter. Gittik gittik gittik, bir yer vardı ki, yanlışlıkla düz gitmişiz, sapmamız gerekirken, orada iphone kurtarıcı oldu, çünkü google map o kadar detay vermiyordu çıktıda. ve yoldan tek dönüş yolu geri geri gitmek ama araba yük dolu, arkamızı zor görüyoruz, annem yapamadı, orada Tanrı'nın yardımıyla yoldan kurtulabilmemiz mümkün oldu yoksa ben de pek yapamazdım o işi, araba kullanma reflekslerim de yardım etti, zaman da kaybetmek istemiyoruz çünkü NY'a ulaşmamız için hiç uzun mola vermemiz gerekiyor. çok kritik bir yerde highway'de, google map'imle iphone GPS'im uyumsuzlaştı, ve ne yapacağımı da şaşırdım, levhalar da o kadar garip anlatıyor ki, NY nerede gösteren yok, ve annem panikle highway'in ortasında yavaşladı neredeyse duracak ve her yer vızır vızır araç her yer, ve eğer hemen nereye gideceğimize karar vermezsek, orada bir araç bize çarpacak, highway'de nerede durup birine birşey soracaksın, ki o anda birşey oldu, Tanrı yine yardım etti ve bir yol görevlisi, (polis değil ama böyle nasıl anlatsam ismini de unuttum görev arabasının, ama yol teftiş ya da yardım gibi birşeydi görev) bizi durdurdu. önce çok panikledim, çünkü annemin ehliyeti TC ehliyeti, ama dediler ki bize, ABD'de TC ehliyeti ABD 'ye girişten sonra 1 yıl geçerlidir. ama arabayı da benim üzerime kiraladık, ben kullanıyorum diye, neyse, adam o kadar iyi çıktı ki, bizim bir sorundan ortada kaldığımızı anlamış olmalı, neyse ki bizi azarlamak yerine, yardımcı oldu, ertesi günün Christmas olmasının da etkisi olacak ki, hoşgörülüydü ve derdimizi anlatınca, dedi düz gidin, hiç sapmayın, sizi yol NY'a çıkarır... evet Tanrı'nın bizimle olduğunu yine hissetmiştim, dedim, evet bizim NY'a sağ salim varmamız ve Türkiye'ye de sağ salim dönmemiz olacak demek ki :) ve düşündüm ki, belki de Walter için katlandığımız bu fedekarlık ile evren de bize yardımda bulunuyordu ve insanlar buna aracıydı, ve devam ettik yola. ilginç bir şey oldu ki, meğer hiç benzine bakmak aklıma gelmedi, ve baktığımda ise çok az kalmıştı, ve bu benzin bizi NY havaalanına kadar götürmez anne dedim, hesaplayarak geldiğimiz yolla biten benzin miktarını hesaplayarak. ve nereden benzin bulacak highway'de! ama fark ettik ki, yollarda yanlarda mola için highway sapakları yapılmış, ve orada mola için yemek restoran vb. ana ilginç olan şu ki, hepsinde benzin istasyonu yok, neyse ki iphonedan google'dan yine check ettim ve bir benzin istasyonu bulabildim, evet şans hala bizimleydi, ya geç fark etseydim benzinimizin az kaldığını ya bulamasaydık benzin istasyonlu bir mola yeri.... NY'e vardık ama inanılmaz bir trafik var, ve sadece dua ediyorum artık, çünkü vardığımızda yetişemezsek tekrar uçak bulmamız da zor, biletlerimiz de yansın istemiyorum çünkü biletler de çok can yakıcı fiyatlarda. NY havaalanına varmayı başarabildik, ve araç kiraladığımız yeri de bulabildik, aracı verdik, ödemeyi yaptık, trene binip havaalanından bizim numaraya gidicez. ve şu ana kadarki maceralardan sonra, hem annemin sanki yolları çok iyi biliyormuş gibi inanılmaz şoförlüğü, Walter'ın kennel'in içinde bir kere bile mıkını bile çıkarmaması, ve tuvaletini de, tam biz bir ara verdiğimiz sırada yapması, inanılmazdı gerçekten. Walter'ın birşeylerin farkında olduğunu ve çok hisli bir kedi olduğunu da o zaman anladım. annem trende giderken dedi, başardık pınar başardık, ben de dedim ki, dur anne, daha erken sevinme, uçağa bindiğimiz ana kadar sevinmeyelim dedim, sanki hissetmişçesine asıl maceranın şimdi başlayacağını... bir vardık ki, bilet kontrolü yerindeki şef bir genç vardı çok aksi, dedi ki, bu kennel çok küçük olmaz kediniz büyük. ya büyük kennel alacaksınız kediniz uçakta hayvan bölmesinde gidecek, ya da soft kennel alacaksınız, yanınızda gidecek kediniz. ama dedik, bize telefonda kaç kere sorsak da merkezinizden bize bu kennel boyutlarının uygun olduğunu söylediler?! hayır efendim olmazmış. dedi ki, aşağıdaki çarşı yerinde soft kennel bulabilirsiniz. telaşımı anlatamam size. aşağıdaki çarşı bölümünde olası her mağazaya soruyorum, cevaplar o ne? yok vb... dönüyorum yine soruyorum emin misiniz, var dediler.. çok sonra düşününce fark ediyorum ki, genç şefin yalanının kurbanı olduk o vakit kaybında. neyse, anladım ki yok. çıktım annemin yanına, anne dedim, sen biletini al git, uçağını kaçırma, ben NY'a dönüp kennel bulucam. neyse ki, bir sonraki uçakta bana yer bulabildiler, ama uçak çok yakın saatte kalkıyor ve kennel bulmak için az sürem var; ve hollanda aktarmalı uçak ama hollanda havaalanında 7-8 saat geçirmem gerekecek. ilginç olan da şu ki, annemle cebimizde hiç dolar kalmamış hem de hiç. bir dolar hesabım olan atm kartım var ama onun da şifresini unutmuşum kullanmadığım için başka atmlerde, kredi kartım var TCden ama limitleri yeterli değil. anne dedim, var kredi kartını, sen lütfen endişelenme, beni düşünme. telefon haberleşmesi de sorun olacaktı çünkü sanırım annemin telefonunun kontörü bitmişti, ve zaten avrupaya aktarmasında, oradan da çekmeyecekti. ama onu da düşündüm, dedim, anne ben babamı ararım, o da seni arar... annem bindi uçağa ama ağlayarak, çünkü sağlığımdan da endişe ediyor, o zamanlarda arada nüksedebilen ataklarım oluyordu ve o atak geldiğinde donup kalıyordum ve sağlıklı halime dönmem için birkaç saat geçmesi gerekebiliyordu en azından. neyse, benim asıl maceram da başlıyordu. aldım Walter'ımı yanıma, atladım bir taksiye, taksicinin adı da Ahmed ve Fas'lı ama NYda yaşıyor. sohbet ettik ve anlattım ona derdimi. ve iphone'umun GPS'ine bakarak bir alışveriş alanı bulabildim zar zor, orada da bir petsmart buldum, ama birkaç dakika önce kapatmışlardı. Ahmed'den rica ettim, kennelin ödemesini petsmarttaki çalışanlara nakit yapmasını, taksi ödemesini de kredi kartıyla yapacağım için, fazla öderim dedim, kabul etti neyse ki, ama petsmart çalışanları ve şefi de kabul etmedi teklifimi, ee ABD'deyiz, çalışanların acil durum insiyatifleri bile minimum çoğu zaman, her şey kurallarla zaten belli. sonra açık bir supermarket bulabildim, yine aradım kennel yok yok... ve Walter'ım hiç ses çıkarmıyor hala... o kadar sezgileri kuvvetli ki, o kadar yolun üzerine, hala ses çıkarmıyor, anladı ki olay mühim. neyse ben çaresizlik içindeyim... arıyorum NY'da geç saatte açık yerler, ama hep kapalı, ertesi gün Christmas diye de, çoğu veteriner kapalı, ya da veterinerlerde büyük kennel yok... ama inatçıyım, başka seçenek düşünmüyorum büyük kennel bulabilmek dışında. çünkü zaten diğer seçenek de iyi diil, çünkü Christmas tatilinde her yer kaç gün kapalı, yani NY'da kaç gün geçiricem de büyük kennel alıcam, otel bulucam, yeni bir uçak bileti. zaten yol, Walter'ın yurt dışına çıkış prosedürleri, biletler, her şey o kadar masraflı oldu ki, bir de bu masrafları üstlenemeyiz, ve sağlığım nedeniyle de, risklerim de var vs vs vs.... ve o anda bir şey oldu ve Tanrı yine yardım etti; içimden bir ses dedi ki, hadi arayayım havaalanına sorayım, o görevli demişti ya havaalanında soft kennel var... aradım çarşıları ama yine de bulamadım, ve o sırada hangi telefondan nasıl bağlandıysam, havaalanında bir görevliyle konuştum, ismi de Officer Schule imiş, öğrendim sonradan... dedi ki, havaalanına yakın UPS evcil hayvan bakım ofisi var onu arayın, evcil hayvanların emanet edildiği bir yer... ve internetten telefonumla buldum merkezi ve aradığımda adresi öğrendim, ama kapanacaklarmış çok kısa bir sürede, ve Ahmed ile gittik, çok şükür ki zamanında yetiştik, ama uçağımın saatine de çok az kaldığını söylemeliyim. Angie adlı çok tatlı bir genç bayan karşıladı bizi, dedim telefonda biraz önce konuştuğunuz kişiyim, kennel'i görebilir miyim, evet kennel vardı hem de koskocaman, o gıcık görevli şef sesini çıkaramazdı herhalde bu kadar büyük bir kennel'a. Ahmed de yardım etti; Angel, Ahmed ve ben kennel'ı kurduk, Walter'ı da içine yerleştirdik, Ahmed ödemeyi yaptı nakit çünkü kredi kartı geçmiyormuş. Görevli genç bayanın adı da Angie olunca, dedim ki içimden, evet Tanrı gerçekten bir melek gönderdi bana bu gece diye. Ahmed'le de bu konuyu konuştuk yolda giderken, iyi insanlarla karşılaşmanın ne kadar önemli olduğunu ve o da anlattı, dedi ki, böyle çetin bir şehirde taksici olmama rağmen, hep iyi insanlarla karşılaştım. ve onunla, Tanrının bize yardımının, karşımıza doğru insanları iyi insanları çıkarmasıyla olduğunu konuştuk... biraz da NYdan bahsetti, burada herkes para kovalıyor dedi, ve ben de para kazanmak için katlanıyorum dedi, ama ailemle tatil için ülkeme gittiğimde gerçek eğlenceyi orada yaşıyorum dedi. ailesi de burdaydı, ve bir çocuğu vardı diye hatırlıyorum, oğluydu galiba... neyse, sohbet ederek havaalanına vardık, tabii kredi kartı ile ödememin bahşiş kısmına kennel ücretini de ekledim ve teşekkür bahşişiyle, ve NY'a sonraki gelişimde de kart attım hem Angie'ye hem de Ahmed'e, teşekkür kartı gönderdim; Officer Schule için de aradım ve teşekkürümü iletmelerini rica ettim NY havaalanına. ve Havaalanına vardığımda gururla büyük kennel'imi gösterdim bizim gıcık görevliye, sesini çıkaramadı tabii ve biletimi kestiler sonraki uçağa, zaten ucu ucuna da yetişmiştim. ama neyse ki daha gıcık olup bana sonraki uçaktan bile yer vermeyebilirlerdi. bana merkezden verilen yanlış bilginin neticesinde olduğunu anlattım çünkü görevliye ve suçun kendilerinden olduğunu anlamışlardı. aslında bir bakıma da iyi oldu, o kadar yolda Walter'ım, koca gövdesiyle, minik kennel'in içinde sıkılabilirdi yol boyunca, 1-2 saatlik yol değil ki, gerçi kenneli çok küçük de değildi, arabayla rahatça gitmişti, neyse... Hollanda'da aktarma yaptığımızda, saatlerce Walter'ı da hayvan merkezinde tuttular, ama güvendim çünkü Avrupalıların hayvan haklarında iyi olduğunu biliyordum ve ona iyi bakacalarını düşündüm. Hollanda'da Christmas'ımızı geçirdik Walter ile :) ben Christmas kutlamasam da, olsun kültürü paylaşmak adına kutladım o gün, ben bir Starbucks'da, Walter ise hayvan merkezinde 7-8 saatimizi geçirdik, ve Walter'ıma, İstanbul havaalanında kavuştum, her yerlerinden zincirlenmiş sağlamlaştırılmış kennel'i görevlinin elinden aldığımda, sağ salim Walter'ım ve ben, işte o zaman gerçek mutluluğu yakalamıştım, ve anneme dediğim, erken sevinme lafı da o zaman gerçek olmuştu, ama sevine de bildim. annecim ne mi yapmıştı, ağlaya ağlaya geçirmiş uçuş yolculuğunu ve dualar ederek... neyse ki Hollanda havaalanından babama skype'dan ulaşıp anlattım iyiyiz diye, ve kenneli bulduğumda da aradım NY'dan ve anneme iletmesini de söyledim.... ama anneme yaşattığım o üzüntülü anlardan, ve Walter'cığımın yollarda o kadar vakit geçirmek zorunda kalmasından dolayı da üzüldüm. ama gerçekten hayatımın en büyük macerasıydı. belki Türkiye'de olsaydı o kadar olmayacaktı. ama hem sağlığımın riskleri, hem onca bilmediğimiz yol, kennel macerası, yollarda onca atlattığımız hayati tehlike.... ama mutlu sona erişmiştim sonunda ve birkaç gün sonraki yeni yılı ailemle kutladım, ve Walter da Romeo ve Jennifer ile tanıştı... Walter da birkaç macera atlattı İstanbul'da bizim evde geçtiğimiz seneler içinde, iki kere pencereden düşerek :(  ama neyse ki, apartmanın ikinci katında olduğumuz için ve bahçeye düştüğü için şanslıydı, ona da Tanrı yardım etti :) ve ona çok iyi bakmamla da iyileşti, oysa veteriner aylar alır demişti iyileşmesi. ilk düşüşünde, vardıktan sonraki aylarda ya da günlerde düştü ama hiçbir şey olmadı çok şükür, ama diğer düşüşü 7 Eylül 2013'de oldu, ve ağırdı, işte ona iyileşmez dedi veteriner kolay kolay ve röntgenlerinde kemik kayması görülüyordu, ama ona et-kemik sularıyla o kadar iyi baktım ki, eskisinden bile sağlam oldu hem de 1 haftasında :) bana mucize ile iyi gelen GAPS Diyetinin et-kemik suyu mucizesi, Walter'ımı da iyileştirdi kısa süre içinde. Ve Walter'ım artık pencerelerden de baksa da düşmüyor... neyse, yine maceralar bekliyorsa beni ve Walter'ımı, dilerim onlar acılı olmasın, ya da heyecanlı olsa da sonu hep mutlu son olsun :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder